04-Namazın Şartları
1. Hadesten taharet: Cünüplük ve abdestsizliğe “Hades” denir. Namaz kılmak için hükmı pislik denen “hades” ten temizlik şarttır. (Gerekli hallerde) Gusül yapmak ve abdest almak “hades” ten temizlenmek demektir.
2. Necasetten taharet: Namaz kılacak kişinin, bedeninde, üzerindeki elbisede ve namaz kılacağı yerde (namaza engel olacak kadar) pislik varsa bunları temizlemektir.
3. Setr-i avret: Namaz kılacak kişinin vücudunda örtünmesi gereken yerleri örtmesi demektir.
Erkeklerde; örtünmesi farz olan yerler, göbek altından dizkapağına kadar olan kısmıdır. (Dizkapağı dahil) Kadınlarda; yüz, eller ve ayaklardan başka vücudun her tarafının örtünmesi farzdır.
Örtünmesi gereken organlardan birinin dörtte biri, bir rükûn eda edecek kadar (üç tesbih miktarı) bir zaman açılsa namaz sahih olmaz. Organları belli eden dar elbise ile altta vücud görünmediği takdirde namaz kılmak kerahatle, caizdir. Vücudun rengini gösteren ince elbise ile namaz kılınmaz.
4. İstikbal-i Kıble: Namazı kıbleye karşı dönerek kılmaktır. Kıble, Mekke’de “Kabe” denilen kutsal binadır. Kabe, Allah’ın emri ile Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yapılmıştır.
Namazı, kıbleye dönerek kılmak şarttır. Mekke’de bulunan ve Kabe’yi gören kimse doğrudan doğruya kabenin kendisine yönelir. Kabeyi görmeyen kimse ise, Kabe’nin bulunduğu tarafa yönelerek namazını kılar. Kıbleye yönelen kişinin “döndüm kabe’ye” diyerek niyet etmesi gerekmez. Kıble esasen kabenin bulunduğu yerdir. Hasta olan bir kimse, kıbleye dönmeye gücü yetmez ve kendisini kıbleye döndürecek kimse de bulunmaz veya hasta olmadığı halde bir düşmandan dolayı kıbleye dönmekten korkarsa gücü yettiği tarafa doğru kılar. Kıblenin hangi tarafta olduğunu bilmeyen kimse, yanında bilen varsa kıbleyi sorup öğrenmesi gerekir. Yanında soracak kimse yoksa araştırarak namazını kılar. Kapıları çalıp kıbleyi sorması gerekmez. Namaz kıldıktan sonra kıblenin yanlış olduğunu öğrenirse namazı iade etmez.
Eğer namaz içinde kıblede hata ettiğini anlarsa, o anda kıbleye dönerek namazı tamamlar, namazı yeniden kılması gerekmez.
Kıbleyi bilmeyen kimse, yanında kıbleyi bilen birisi olduğu halde ona sormadan kendi araştırmasına göre namazını kılsa doğru ise namazı caizdir, kıbleye isabet etmemiş ise kıldığı namaz caiz değildir.
Kıble yönünde şüphe eden kimse, hiçbir araştırma yapmadan namaza başlasa da namaz içinde kıbleye isabet ettiğini anlarsa, namazını yeniden kılar. Kesin olmayan bir bilgiye dayanarak kesin hükme varılamaz. Namazı bitirdikten sonra isabet ettiğini anlarsa, namazı iade etmez.
5. Vakit: Namazları kendi vakitleri içinde kılmak şarttır. Vakti girmeden bir namazı kılmak caiz değildir.
6. Niyet: Hangi namazı kılacağını bilmek ve bu ibadeti Allah için yapmayı kalben dilemektir. Niyetin dil ile söylenmesi müstehaptır. Ayrıca hangi namazı kıldığını da niyet ederken belirtmesi lazımdır. “Niyet ettim Allah rızası için bugünkü öğle namazının farzını kılmaya” gibi. Cemaatle namaz kılan kimsenin imama uymayı da niyet etmesi gerekir. Niyette namazın kaç rek’at olduğunu söylemeye gerek yoktur. Cemaat erkeklerden ibaret ise, imamlık yapan kişinin, kendisine uyan kişilere imam olduğunu niyetinde belirtmesi gerekmez ise de, kendisine uyan kadınların namazlarının sahih olabilmesi için, imamın namaza niyet ederken kendisine uyanlara imam olduğuna da niyet etmesi lazımdır.
Cemaatle Namaz Kılmanın Fazileti
Dinimiz, cemaatle namaz kılmaya büyük önem vermiştir. Cemaatle namaz kılan Müslümanlar birbirleri ile yakından tanışır, bilmeyenler, bilgili olanlardan yararlanır, iyi alışkanlıklar kazanır, zamanla kötü alışkanlıklardan vazgeçerler.
Cemaate devam etmekle Müslümanlar arasında karşılıklı sevgi meydana gelir, kardeşlik ve dayanışma duyguları kuvvetlenir, cemaatle namaz kılan mü’minler tek başına namaz kılanlardan daha çok sevap kazanır.
Bu konuda Sevgili Peygamberimiz şu müjdeleri veriyor :
“Cemaatle kılınan namazın sevabı, tek başına kılınan namaz yirmi yedi kat daha fazladır.”Buhari,Ezan,30;Müslim,Mesacid,42;Tirmizi Salat,161;İbn Mace,Mesacid,16
“Yatsı namazını cemaatle kılan bir kimse, gece yarısına kadar namaz kılmış gibi olur. Sabah namazını cemaatle kılan bir kimse bütün gece namaz kılmış gibi olur.”Müslim,Mesacid,46;Tirmizi,Salat,165;Ebu Davut,Salat,
“Bir kimse evinde güzelce temizlenir de Allah’ın farzlarından birini ödemek için mescitlerden birine giderse, attığı adımlardan biri günahlarını siler, diğeri de onun derecesini yükseltir.” Müslim,Mesacid 51
Farz namazlar tek başına da kılınır. Ancak cemaatle kılınması sünnet-i müekkede’dir. Camiye devam etmenin manevi kazancı çok, toplumun birliğini sağlamada rolü büyüktür.
Sünnet ve nafile olan namazlar cemaatle kılınmaz. Ancak teravih namazı sünnet olduğu halde hem tek başına, hem de cemaatle kılınabilir. Vacib olan vitir namazı sadece ramazan ayında cemaatle kılınır. Cuma ve bayram namazları cemaatle kılınır, tek başına kılınmazlar.
Cuma Namazı
Cuma, Müslümanlar için mübarek bir gündür. Cuma namazı, şartlarını taşıyan kimselere farz-ı ayn’dır. Farz oluşu, kitap, sünnet ve icma’ ile sabittir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor:
“Ey İman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman hemen Allah ‘ı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın, Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. “Cuma 9
Abdest alıp camiye giden ve cuma namazını kılanlar hakkında Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
“Bir kimse güzelce abdest aldıktan sonra Cumaya gelir, susarak hutbeyi dinlerse, üçgün fazlasıyla bu cumadan diğer cumaya kadar olan zaman içindeki günahları bağışlanır. ” Müslim,Cuma,8
Cuma namazını terk edenler hakkında Peygamber Efendimiz çok önemli bir uyarı da bulunmuştur. Ebu Hüreyre ve Abdullah b. Ömer, Peygamberimizin minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittiklerini söylediler:
“Herhangi bir cemaat ya cuma namazını terk etmekten sakınsınlar, yahut da Allah Teala onların kalplerini mühürler de gafillerden olurlar. “ Müslim Cuma,12
Cuma günü Müslümanlar için bir bayramdır. Bugün, yıkanıp temizlenmek, tırnaklan kesmek, dişleri fırçalamak, güzel koku sürünmek, iyi ve temiz elbiseleri giyerek camiye gitmek müstehaptır. Ezan okununca, cuma namazı kılmakla mükellef olanların işlerini bırakıp hemen camiye gitmeleri gerekir.
Cuma namazının bir kimseye farz olması için Müslüman olmak, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş olmaktan başka bir takım şartların daha bulunması lazımdır.
Bunlar, cumanın farz olmasının şartları ile cumanın sahih olmasının şartları olmak üzere iki çeşittir.
Geçmiş Namazların Kazası
Bir namazı vaktinde kılmaya “Eda”, vakti çıktıktan sonra kılmaya da “Kaza” denir. Namazı bile bile, özürsüz olarak vaktinden sonraya bırakmak büyük günahtır. Namaz, kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Ancak vaktinden sonraya bırakıldığı için Cenab-ı Hak’tan af dilemek lazımdır.
Beş vakit namazın farzları ile vitir namazı kaza edilir, vakit çıktıktan sonra sünnetler kaza edilmez. Yalnız sabah namazını vaktinde kılamayan kimse, aynı gün öğlenin vaktine az bir zaman kalıncaya kadar farz ile birlikte sünneti de kaza eder. Kaza namazı kılmak için belirli bir vakit yoktur. Gündüz ve gece her zaman kılınır. Yalnız üç mekruh vakitte, yani güneş doğarken, güneş tam tepe noktasında iken ve güneş batarken kılınmaz.
Bir namazı unutarak vaktinde kılamayan kimse, o namazı hatırlayınca kaza eder ve onu içinde bulunduğu vakit namazından önce kılar. Eğer kaza namazını kılıncaya kadar vakit namazının geçeceğinden korkarsa, o zaman önce içinde bulunduğu vaktin namazını, sonra da kazaya kalan namazı kılar.
Birkaç vakit namaz kazaya kalmışsa, onları sıra ile kaza etmek gerekir. Eğer geçmiş namazlar altı vakit veya daha fazla ise sıra ile kılmaya gerek yoktur.
Sabah namazının sünnetini kıldığı takdirde farzına yetişemeyeceğini anlayan kimse, sünneti kılmaz. “Sünnete başladıktan sonra onu bozup imamla farzı kılar ve bozduğu sünneti kaza etmesi vacip olur gerekçesiyle farzdan sonra sünneti kaza eder” diye ortaya atılan söylenti doğru değildir.
Geçmiş namazları kaza ederken hangi günün hangi vaktinin namazı olduğunu bilemezse şöyle niyet eder: “Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalan ilk sabah namazının farzını kılmaya” diğer namazlar için de, kazaya kalan ilk öğle…ilk ikindi…ilk akşam…ilk yatsı…ilk vitir veya kazaya kalan son sabah namazının farzını kılmaya, diğerleri için de son öğle, son ikindi, son akşam, son yatsı ve son vitir namazına diye niyet eder.
Kaza namazları ile meşgul olmak, nafile namazlar ile meşgul olmaktan daha iyi ve daha önemlidir. Ancak farz namazlar ile kılınan sünnetler bundan müstesnadır. Bunları kılmayıp yerlerine kaza namazı kılmak uygun değildir. Haklarında hadis-i şerif varid olan kuşluk ve tesbih namazları gibi nafileler de böyledir.